NAR VE NAR ÇEKİRDEĞİ YAĞININ ETKİLERİ

İran, hindistan, amerika, yakın ve uzak doğu ülkelerinde sıkça tüketilen NAR meyvesi, ülkemizde de tüketilmektedir. Nar meyve olarak tüketilirken ayrıca, suyunun sıkılması, yemeklere veya tatlılara eklenmesi, şarap gibi çeşitli ürünlere işlenmesi şeklinde tüketilebilirken, nar çekirdeği yağı da narın çekirdeklerinden elde edilebilmektedir.

Nar çekirdeği yağı ise narın çekirdeklerinden elde edilmekte, destekleyici gıda olarak yemeklerde veya kozmetik amaçla kullanılmaktadır. Nar çekirdeği yağı hakkında araştırmalar sınırlı olsa da son zamanlarda sağlık amaçlı kullanımına yönelik çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Biz de bu çalışmalardan elde edilen bazı bilgileri sizler için derlemek istedik.

Öncelikle nar meyvesinin bilinen faydalarından bahsedelim.

Nar meyvesinin uygun miktarda tüketilmemesi bazı sorunlara neden olabilir.

Nar Çekirdeğinin Bazı Mineral ve Vitamin Madde İçerikleri;

Vitaminler

Nar Çekirdeği Yağının Yağ Asitleri Bileşimi

Araştırmalara göre nar çekirdeği yağında en yoğun olarak, Palmitik asit bulunmaktadır. Doymamış yağ asitleri içerisinde ise en önemli paya sahip olan punikik asit olup %78.83’lük bir orana sahiptir.

(http://www.derim.com.tr/en/download/article-file/52931)

Narın bileşikleri, yetiştirilme koşullarına göre değişiklik gösterebilir.

Nar kabuğu, yaprakları ve kökü de çeşitli bileşiklerden oluşur.

 Birçok kaynakta Nar meyvesinin kanser, kardiyovasküler bozukluklar, diyabet, AIDS ve Alzheimer hastalığı gibi çeşitli hastalıklara karşı etkili olduğu kanıtlanmıştır. Ancak çoğunlukla araştırmalar narın kansere karşı koruma veya iyileşmeye yardımcı ekilerinin olup olmadığı ve hormanal etkilerine yöneliktir.

KANSER

Bazı araştırmalarda nar bileşenlerinin anjiyogenezi, istilacılığı, büyümeyi ve indüklenmiş apoptozu etkili bir şekilde inhibe ettiğini göstermiştir. Bu etkiler özellikle meme kanseri ve prostat kanserine yöneliktir. Nar ekstraktının, kanserojen bir maddeye maruz kalmadan önce farelerin derisine uygulanmasının, eritem ve hiperplazi görünümünü ve epitelyal ornitin dekarboksilaz aktivitesini inhibe ettiği gösterilmiştir. Quercetin ve ellagik asitin (her ikisi de narda da bulunur) birlikte kanser hücresi büyümesine karşı her iki bileşiğin tek başına olduğundan daha belirgin bir inhibitör etkiden yararlandığı bildirilmiştir.

KALP DAMAR HASTALIKLARI

İn vitro , in vivo ve insan denemeleri, ar bileşeninin ateroskleroz ve LDL kolesterolün kontrol altına alınmasında etkili olabildiğini göstermiştir. Hiperlipidemisi olan tip 2 diyabetik hastalarda yapılan bir pilot çalışma, konsantre nar suyunun kolesterol emilimini azalttığını, kolesterolün fekal atılımını artırdığını, kolesterol metabolizmasıyla ilgili enzimler üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğunu, LDL kolesterolü önemli ölçüde azalttığını ve LDL/HDL kolesterolü ve total/iyileştirdiğini bulmuştur. 

KEMİK ERİMESİ

Yapılan araştırmalar, menopoz veya cerrahi öenopoz sonrası osteoporozun önlenmesinde etkili olabileceğini göstermiştir. (Genç ve yetişkin fare çalışmaları)

ANTİOKSİDAN

Nar suyunun, üzüm veya yaban mersini suyuna göre çok daha düşük konsantrasyonlarda (>1000 kat seyreltme) önemli ölçüde daha yüksek antioksidan kapasiteye sahip olduğuna dair raporlar da vardır.

FİTOÖSTRÖJEN

Hormon replasman tedavilerinde olası tümör riskindeki artış ihtimali düşüncesi ile birçok kadın  alternatif olarak fitoöstrojenlere yönelmiştir.

Fitoöstrojen olarak isimlendirilen ve endojen östrojene benzer aktiviteler gösterebilen bitkisel kaynaklı kimyasallar son yıllarda yapılan bazı epidemiyolojik çalışmalarla önem kazanmıştır. Bu çalışmalar fitoöstrojence zengin diyetle beslenen toplumlarda kardiovasküler hastalıklar, osteoporoz, göğüs, prostat ve barsak kanserleri ile ilgili şikayetlerin daha az görüldüğünü ve postmenopozal kadınlarda östrojen yetersizliğine bağlı semptomların daha hafif yaşandığını göstermiştir.

Ancak fitoöstrojenlerin metabolizmaları, emilimleri, potansiyel yararlı etkileri ile ilgili mekanizmalar, bu etkiler için gerekli optimal ve toksik dozlar ile ilgili bilinenler yetersizdir.

Fitoöstrojenlerin göğüs kanserine etkisi ile ilgili çelişkili verilerden dolayı, göğüs kanserinden korunmak veya tedavi etmek için fitoöstrojen alımı ile ilgili öneriler yapmak henüz mümkün değildir. Yüksek konsantrasyonda alımlarının ise göğüs tümörlerinin büyümesini baskılayabildiği ile sınırlıdır. Fitoöstrojenlerin yüksek dozda tablet formda alımlarının göğüs kanserine karşı koruyucu veya güvenilir olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur; ancak fitoöstrojenin kaynağı olan besinlerin tüketilmesi kadınlarda yararlı etkiler oluşturabilir. https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/77462/mod_resource/content/0/NUTRASOT%C4%B0KLER-12.konu.pdf)

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4000966/

GEBELİK

Nar, gebelik sürecinde tüketilebilen bir meyvedir. Nörol kusurları önlemeye yardımcı olan folik asit bakımından zengindir.  Hamilelikte ölçülü bir şekilde, abartmadan nar tüketiminin zararlı olmadığı, ancak yüksek konsanrtasyonda kullanımının ( nar çekirdeği özü, yağı vb) hormonal etkilerinden dolayı zararlı etkilere neden olabileceği yönünde bilgiler mevcuttur.  Bu bilgileri destekleyecek yeterli araştırma bulunmamakla birlikte narın hormonal etkileri çeşitli kaynaklarda belirtilmiştir. Yine gebelerde nar suyu tüketimi oldukça faydalıdır. Her besinde olduğu gibi nar suyununda gebelikte aşırı miktarlarda tüketilmesi sakıncalı olabilir.

Sayfa içeriği bilgilendirme amaçlıdır. Tavsiye değildir. Lütfen hekiminizden bilgi alınız.

Yazar:

Psikiyatri Uzmanı Dr. Sedat İrgil

Güncellenme Tarihi: 26.02.20024

Translate »