İrritabl barsak sendromu (İBS) dışkılama alışkanlığında değişiklik, karında şişkinlik hissi, gaz ve karın ağrıları ile giden bir fonksiyonel barsak hastalığıdır. Spastik kolon, irritabl kolon , müköz kolit gibi adlarla da bilinir. Depresyonla birlikteliği çok sık karșılașılır.Batı toplumlarının genel populasyonundaki İBS sıklığı çeșitli çalıșmalarda farklı ölçütlerin kullanılmıș olmasına da bağlı olarak %10 dolayında belirtilmiș olup kadınlarda erkeklere oranla iki veya üç kat daha sık gözlenmektedir; ancak Türkiye’de yapılan iki çalıșmada kadınlardaki sıklık %7,4 ve %12,4 olarak bulunmuștur.Genel dahiliye polikliniklerine başvuran hastaların %15 kadarını İBS oluştururken gastroenteroloji polikliniklereinde bu oran %40 lara kadar yükselebilmektedir. Depresyona İBS’nun sıkça eșlik etmesinin yanısıra İBS tanılı hastalarda da Major depresyon ektanısı oldukça yaygındır ve bu birliktelik kültürel farklılık göstermemektedir. İBS hastalarındaki depresyon tanısının sıklığı %69 olarak saptanmıștır.
İRRİTABL BARSAK SENDROMUNUN OLUŞMASINA NE / NELER YOL AÇMAKTADIR?
IBS esas olarak kalın barsağın fonksiyonel hastalığı gibi kabul edilirse de bu hastalıkta sindirim sisteminin diğer kısımlarının da etkilendiğinde dair bulgular mevcuttur. Kalın barsağın fonksiyonları (barsakların kasılması, barsak içindeki muhtevanın hareketi, barsağın salgı ve emilim fonksiyonları vb.) barsak duvarında yerleşmiş olan ve çok zengin bir ağ oluşturan barsak sinir sistemi, merkez sinir sistemi ve çeşitli reseptör ve hormonların etkisi altındadır. Barsakların hareketleri, duyarlılıkları ve kişinin barsaklardan gelen uyarıları algılama derecesi bu sinir ve hormon sistemi tarafından düzenlenir. İBS da bu düzenleyici sistemlerde hem merkezi sinir sistemi ve hem de barsaklar seviyesinde bazı değişikliklerin oluştuğu ve stres, menstrual siklus, soğuk, enfeksiyonlar, gıdalar vb gibi değişik faktörlerin bu değişikliklerin ortaya çıkışını uyardıkları düşünülmektedir. İBS lu kişilerde barsaklardan gelen uyarıların algılanmasında artış olduğu ve barsakların bu uyarılara karşı aşırı kasılma ile cevap verdikleri gösterilmiştir. Hastalığın neden bazı kişilerde kabızlıkla giderken diğerlerinde ishalle veya değişken barsak alışkanlığı ile seyrettiği halen tam olarak bilinmemekte, barsaklarda reseptör seviyesindeki bazı değişikliklerin buna neden olabileceğine inanılmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalarda barsakların iskemik hastalıkları (barsakları besleyen damarlarda kan akımı yetersizliği) ile IBS arasında bir ilişki kurulmaya çalışılmıştır.
İBS belirtileri kişinin ne yediğine, ne kadar yediğine, duygusal durumuna, kadınlardaki menstrüasyon dönemine göre değişir. Bu nedenle İBS hastalarının hangi şikâyetlerinin hangi durumlarda arttığını iyi bir şekilde gözlemlemesi ve kaydetmesi önemlidir.
Irritabl Kolon Sendromu ve Psikiyatri Çoğu çalışmada dikkati çeken ortak özellik, psikolojik faktörlerin hastalarda oldukça önemli olduğunun üzerinde durulmasıdır. İBS’lu ve İBS’suz hastalar kıyaslandığında psikolojik farklar daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. İBS olan hastalarda yapılan standardize edilmiş psikolojik ölçümler fark edilir oranda mutsuzluk ve tanı konabilecek psikopatoloji ortaya koymaktadır. hastalar depresyon ve anksiyete ölçeklerinde daha yüksek skorlara ulaşmakta ve daha fazla eksen 1 psikiyatrik bozukluk tanısı almaktadırlar.” Bu durum zorunlu olarak tedavi programlarında psikososyal faktörlerin de göz önüne alınmasını gerektirmektedir.”
Stresli yaşam olayları gibi psikolojik faktörlerin; karın ağrısı, değişen barsak alışkanlığı ile görülen GİS semptomlarının 3/4’ünün ortaya çıkışında ve/veya devamında etkili olduğu bilinmektedir.
Marital sorunlar, iş problemleri, ailesel endişeler, seksüel güçlükler, kanser yada diğer hastalık korkusu gibi stresörler sayılabilir. En sık karşılaşılan stresörler hastalık, aile bireylerinin ölümü ve işyeri sorunlarıdır.Çocukluk çağı streslerinin İBS etyolojisinde rol oynadığı düşünülmektedir.
İBS semptomları daha geniş bir problemi kapsayan depresyon, anksiyete bozukluğu, somatizasyon bozukluğu, uyum bozukluğu tanı kriterlerinin alt kümesi olarak yer almaktadır. Uzun dönemde en iyi sonuçları almak için tedavi yaklaşımı, hastaların emosyonel bozukluklarla ve psikososyal stresörler ile baş etmelerinde yardımcı olmaktır. İkinci planda semptomatik rahatlama düşünülmelidir.
Sayfa içeriği bilgilendirme amaçlıdır. İlk adım olarak aile hekiminize danışabilirsiniz.
Yazar:
Psikiyatri Uzmanı Dr. Sedat İrgil
Güncellenme Tarihi: 26.02.20024