İnternet Bağımlılığı ikibinli yılların başından itibaren dikkatimi çekti.Önceleri bir-iki oyunda yoğunlaşma vardı ve belki bilgisayarların yaygın olmaması nedeniyle sınırlı bir kitlesi vardı.Ancak Metin-2 çılgınlığı ve internet kafelerin artması; yeni bir durumla karşı karşıya olduğumuzu düşündürdü bana.Gördüğüm gençler arttıkça, buna emin oldum ve o dönem yaptığım eğitimlerde “interneti kapatın” “Bilgisayarı eve sokmayın” gibi slayt notlarım vardı.
Ancak 2007-2008 yılından sonra durum daha garip bir hal aldı.Etkili olan faktörler sosyal medya ve özellikle youtube ve facebook’un hızla yayılması, internetin bir eğlence ve iletişime dönüşmesi ile akıllı telefonlardı.Yayılan,etkili olan ve para kazandıran internet her gencin cebindeydi. Ve şu günlerde “akıllı telefon bağımlılığının” internet bağımlılığından ayrışmaya başladığını ve daha saldırgan bir olgu olduğunu görebiliyorum.
İnternet ve oyun bağımlılığı ile ilgili pek çok kriter var.Bununla ilgilikriterleri sitemde veya youtube yüklediğimiz videolarda bulabilirsiniz.İnternet bağımlılığı yazısında sosyal medya adresi vermek tuhaf ama yeni sosyal düzenimiz bu olacak gibi görünüyor.Artık okumayacağız,sadece izleyeceğiz.
İnternet bağımlılığı giderek arttı ve yayıldı.Gençlerin, özellikle ortaöğretimdeki erkeklerin %50 civarı bir oyunun düzenli oynayıcısı.Araştırmalar %10-30 arasında ciddi bağımlı oranları veriyor. Bunlardan da bahsetmek istemiyorum.Benim anlatmak istediğim gözlemlerime ve deneyimlerime dayalı başka tespitlerim var.
Dört yıl önce oğlumu oyun bağımlısı olduğunu tespit ettiğimde uzun süre izledim.Yasaklama ve sınırlama işe yaramıyordu.Bu izlediğim olgular içinde böyleydi.İlginç bir şekilde okul ve dersaneye gitmek çocukları kötü etkiliyordu. Çocuklar daha çok oyun ve site ismi bulaştırıyordu birbirlerine.
Eğitim ve tavsiyelerimden “interneti kapatın” cümlesini çıkardım.Yönlendirmeler ve sınırlamalar daha çok işe yarıyordu ve mutlaka internetten kalan zamana alternatif bir etkinlik koymalıydınız.Mutlaka bir kursa,kampa, vb. etkinliğe katılmalıydı bağımlı genç. Halen bu konuda çabalarım ve arayışlarım devam ediyor. Sanırım “robot kursu ve dersanesi” “grafik tasarım eğitimi” olan dünyada ki ilk psikiyatri muayenehanesi bizimki. Ancak çocukları yakalamanın başka yolu yok.
2023’e geldiğimde lisede oyun bağımlısıyken gördüğüm ve artık meslek sahibi olmuş yüzlerce genç vardı.
Bu gençler biraz ilgisiz,sınırsız ve isteksizdiler.Farklarını tanımlayamıyordum ama farklıydılar.Oyun oynadıkları ve istekleri olduğu sürece çok mutluydular, ama o kadar onun dışında sadece sosyalleşme değil her alanda isteksizdiler.
Yazın kısa tatilime götürdüğüm,okunacak makalelerin arasında bu yıl yayınlanmış bir makale okudum ve kafamda oturdu tanımlar. Artıkdurumu formüle edebildiğimi düşünüyorum ve bunu açıklamaya çalışayım.
Makale;”Amotivasyonelsendrom” diye bir tanım yapıyordu.Kronik esrar kullanıcılarında görülen “Genel ilgisizlik,vurdum duymazlık, hedefsizlik ve apati” diye tanımladığı bir klinik durum. ”işte bu” diye düşündüm, aslında bunu yaşıyoruz.Benim formulasyonumda bağımlılığın gelişmesi ve sonucu şöyle oluyor.Öncelikle ilkokul ortası-ortaokul 1-2.sınıfa dek teknolojiye meraklı, değişik oyunları seven ve basit oyunları (minecraft)rahat oynayan bir çocuğumuz var.Aile durumdan hoşnut hatta destekliyor.Çünkü dışarı çıkmıyor,sokaktaki tehlikeden uzak ve “derslerini yapıyor amcası” durumundayız.
Hormonlar, sosyal medyanın vearkadaşların etkisi ile oyununkümülatif etkisi orta 2’den itibaren “teknoloji ağırlıklı bir ergen” i ortaya çıkarıyor;ancak halen spor,gitar kursu vb etkinlikler var ve 6.sınıftan başlayıp 8.sınıfta faciaya dönüşen süreç yeni başlıyor.TEOG denen sınava hazırlanan aileler; (aslında çocuklar sınavın farkında bile olmuyor) birbirlerinden ve öğretmenlerden gaz alarak giderek daha çok ders ve test çözmeye yönlendiriyorlar.
Konuların önemsenmediği sadece test çözülen ve “komşunun oğlu günde 300 soru çözüyormuş” rekabeti ile ağırlaşan tabloda,tüm sokak etkinlikleri spor,müzik vb. “gereksiz” şeyler siliniyor. Artık sadece test çözen ve sıkılınca internette sosyalleşen veya oyundaki arkadaşlar ile kutucuklardan konuşan bir gencimiz var.TEOG bitiyor çok yoruldu gencimiz “yazın dinlensin” diyerek 3 ay boyunca günde 16 saat oyun oynama izni veriliyor.
Liseye geçen gencimiz kısır döngüye girmiş durumda.Sokağa çıktığında yapacak bir şey yok;çünkü iki yıldır çıkmadı tüm arkadaşlar,sosyallik benzeri etkinlikler internette.
İnternette kaldıkça gerçek hayattan uzaklaşıyoruz ve gerçek ilişkilerden uzaklaştıkça internet vazgeçilmez oluyor.Üniversite sınavına dek bu bir şekilde sürüyor.Bu zaman dilimi yani 12-18 yaş arası aslında, toplumda cinsel kimliğimizi tanımladığımız, flörtü,kavgayı,akran ve hemcins rekabetini öğrenmemiz gereken yaşlar.
Ancak bu zaman ortalama 3-6 saatlik akıllı telefon ve oyuna kurban veriliyor.Bu da yetenekleri olmayan, asosyal, sınırsız gençlere dönüştürüyor genç beyinleri. Bir özellikleride fastfood bağımlısı olmaları, çünkü ekran karşısında bu tarz daha hızlı ve pratik.
Lisede bira,üniversitede esrar bu bağımlılığa hemen ekleniyor.Çünkü oyun bağımlıları klanlar halindeler ve grup davranışı hepsini etkiliyor.İlginç bir tespitimi daha yazayım.Bu çocuklar “aseksüel”değiller, cinsel istekleri ve ilişkileri oluyor. Ancak “agender” diye tanımlayabildim. Türkçeyi “cinsiyetsiz, cinsel olarak unisex,nötr”diye çevirebilirim. Partnerleri olsa bile, moda olan eylem ve paylaşımlar dışında bir şey yapmıyorlar.Evlenmek,anne-baba olmak,beğenilmek bazen temel hijyenbile umurlarında değil.Bildiğimiz, alıştığımız cinsiyet kalıplarından çok farklı davranıyorlar.
Üniversite liseye benzer bir tarzda geçtiği için her zaman uzatılıyor, 6-7 yılda bitiyor.Ancak gencimizin “kafası karışık” yada aileler böyle tanımlıyor.Genellikle yüksek lisans,ikinci dal, başka üniversite vb. “akılcı, mantıklı ama işlevsiz” yeni seçeneklerle geliyor gençler.Ama aslında bunların hepsi “daha çok oynamaya” hizmet eden tuzaklar. Ana plan, hayat boyu ailenin yanında kalarak oyun oynamak, bira içmek,arada bir internet partneri ile sevişmek.Başka bir hedeflere motivasyonları yok.Onlarca üniversiteli gördüm yurtdışı bursları “ailemden ayrı kalamam” diye reddeden.Şu sıralarda üç dört tane 30 yaşını geçen oyun bağımlılığı izliyorum. Ağır bir şizoidkişilik gibi,depresyon gibi amaaslındahiç birisi değiller.
Tamamen işlevsizler ve çok ilginç bir şekilde sosyalleşemiyorlar.Bir sosyal fobik hastanın yapabildiği davranışçı ödevleri yapmıyor,yapamıyorlar.İnanılmaz konuşma becerileri var, hazırcevaplar, herşeyientellektüelize ediyorlar ama mezun oldukları alanda iş bulsalar bile üç beş günden uzun çalışamıyorlar.Çözüm ne;10 yaş altında olabildiğince etkili spor,kurs,kamp,on onbeş yaş arası ailenin bunu birlikte yapması;sonrası içinse henüz bir formül,öneri,protokol yok. Eğitimciler, aileler, politikacılarla birlikte, yeni yollar, çözümler bulmalıyız. Veya onları kaybetmeyi, artık “sanal” olduklarını kabullenmemiz lazım. Sanırım bizim kuşağın zor seçimi bu olacak.