Çocuk cinsel istismarı tanımı
Bir çocuğun, tam olarak anlamadığı, gelişimsel olarak hazır olmadığı ve rıza gösteremeyeceği cinsel eylemlere katılmasıdır. Çocuk cinsel istismarı; bir çocuk ile kendisinden yaşça büyük bir yetişkin, veya sorumluluk, güven ve güç ilişkisi farkı bulunan akranı başka bir çocuk arasında, diğer kişinin ihtiyaçlarını tatmin etmesi niyetiyle yapılmış eylemlerle bulgulanır. Bir çocuğu cinsel eylemlere teşvik etmek ya da zorlamak; fahişelik ya da diğer yasadışı cinsel eylemlerde sömürmek; pornografik performans ve materyallerde kullanmak da bu tanıma girmektedir.
Aynı yaşlarda olan iki çocuk arasında geçen cinsel içerikli, gösterme ya da dokunma tarzı eylemler zorlamanın olmadığı bazı durumlarda cinsel oyun olarak adlandırılabilmektedir.
Her iki çocuk da dört yaşın altındaysa ya da iki çocuk arasındaki yaş farkı dört yaştan az ise ve çocuklar eylemi tam olarak kavrayacak olgunlukta değilse bu durum cinsel oyun olarak değerlendirilmektedir. Akranlarla oynanan cinsel oyun nedeniyle çocuğun adalet sistemi içinde hırpalanmamasına dikkat edilmelidir.
Çocuk cinsel istismarı türleri
Kız ve erkek çocuklara karşı cinsel şiddet, çeşitli şekillerde olabilir. Çocuk cinsel istismarı tecavüz, çocukla cinsel ilişki ve ensesti içermekle birlikte, bunlarla sınırlı değildir. Oral, anal ya da vajinal yollardan giriş (penetrasyon) içeren cinsel ilişki ya da her türlü cinsel ilişki girişimini ve giriş içermeyen genital dokunma ya da okşamayı içerir. Çocuğa cinsel eylemleri izletmek, açıkça cinsel biçimde kendini ifade etmeye teşvik etmek ya da zorlamak, uygunsuz cinsel materyallere maruz bırakmak gibi fiziksel olmayan temaslar ve giriş içermeyen eylemler de cinsel istismar içine girer.
Çocuk cinsel istismarı; sıklık, süre, başlangıç yaşı ve mağdurun istismarı yapan kişiyle (çocuk yaşamını yitirdiyse kurbanın faille) ilişkisi açısından da farklılıklar gösterebilmektedir. Çocuk cinsel istismarının dinamikleri erişkinden farklıdır. Çocuklar olaydan hemen sonra nadiren istismarı açıklar. İstismarın açıklanması bir kerede olmaktan ziyade, bir süreçtir ve genellikle fiziksel bir yakınma ya da davranış değişikliğini takiben başlamaktadır. Cinsel istismar yaşamış olan çocuğun değerlendirilmesi, öykü alma ve adli muayene ile ilgili özel beceri ve teknikleri gerektirir.
Cinsel organlarda fiziksel travmaya ilişkin kesin bulgular, cinsel istismarın üzerinden zaman geçtiği olgularda bile neredeyse iyileşmiş halde ortaya çıkabilmektedir. Bir süre sonra fiziksel delil bulunamayabilir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar için yaşa uygun testler ve gebelik testi, olguya göre değerlendirme yapılarak istenir.
Ensest tanımı
Anne-baba yakınlığına ve otoritesine sahip bir yetişkinle, bir çocuk veya ergen arasındaki her çeşit cinsel ilişkidir. Önemli olan aradaki kan bağı değil, yetişkinin anne-baba hakimiyeti, gücü ve çocuğun bağımlılığıdır. Ensest eskiden biyolojik yakınlığı yani kan bağı olan kişiler arasındaki cinsel ilişki olarak tanımlanırken, günümüzde kan bağı olan veya olmayan, yakın veya uzak hısım ve akrabalar ile çocuğa bakım veren tüm yetişkinleri kapsamaktadır. Cinsel ilişkiden kast edilen; gizli tutulmaya çalışılan bütün cinsel içerikli temaslardır. Ruhsal açıdan, temasın gerçek doğasından çok, cinsel motivasyonu ve saklı tutulması önemlidir. Tüm cinsel istismar olgularının üçte biri ensest ya da aile içi cinsel istismardır. Anal, oral, vajinal girişin olmadığı ensest saldırılarının daha çok gizli kaldığı bilinmektedir. İstismar süresi uzadıkça istismarın biçimi de değişmeye başlar, saldırgan cinsel yakınlığını derece derece artırır. Olguların yarısından fazlasında çocuğun bir kereden fazla istismar edildiği görülür. Türkiye’de ensest saldırganlarının yarısını öz babalar oluşturmaktadır.
Aile içi cinsel istimara maruz kalan çocuklarda fiziksel, psikososyal ve cinsel sağlık sorunları ortaya çıkar. Ailede çocuğun sağlık durumuyla ilgili önlemlerin alınması öncelikli olarak yapılması gereken müdahale iken, ensest aile bireyleri tarafından üzeri örtülen, konuşulamayan bir olgudur. Bireyin beden bütünlüğünü, mahremiyetini, cinsel haklarını elinden alan bu durum, genellikle çocuk yaşta başlayarak uzun süre “aile bütünlüğü”nü bozmamak adına gizli kalarak devam etmekte ve neden olduğu ruhsal, sosyal ve cinsel yaşam sorunları erişkinlikte de sürmektedir.
Pedofili tanımı
Pedofiller, çocuklarla cinsel ilişkiyi erişkinlere tercih eden kişilerdir. Pedofili en az altı aylık bir süre boyunca, kişide ergenlik dönemine girmemiş bir çocukla ya da çocuklarla cinsel etkinlikte bulunmayla ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerin, cinsel dürtülerin ya da davranışların yineleyici biçimde ortaya çıkması olarak tanımlanmıştır.
Genellikle eylemlerini gizli yaptıkları ve tedaviye başvurmadıkları için pedofili olgularının yaygınlığını belirlemek mümkün olamamaktadır. Diğer cinsel saldırı yapan gruplarla karşılaştırıldığında pedofilik bireylerin daha büyük yaş grubunda oldukları, eylemlerin yapıldığı ortalama yaşların ise 40-70 yaş arası olduğu gösterilmiştir. Pedofil bireylerin büyük çoğunluğu erkeklerdir.
Eylemlerinde genellikle zor kullanmadıkları, aksine önce masum dokunma sonra uygunsuz dokunma, açık resimler gösterme, porno izletme gibi birçok manipülasyon uyguladıkları gösterilmiştir. Genellikle çocuklarla temas etmenin yollarını bulma, planlama ve stratejiler uygulama becerileri gelişkindir.
Pedofil bireyler için internet ortamının; bilgi edinme, mağduru belirleme ve ilişki kurma, fantezi geliştirme, diğer sapkınlığı olan kişilerle uluslararası düzeyde olabilen bağlantılar kurma gibi birçok istek ve ihtiyaçlarını karşılamak için bir araç haline gelebildiği bildirilmektedir. Pedofil eylemlerin çoğunun önceden planlandığı gösterilmiştir. Bu kişilerin aile içinde ve dışında sosyal teması sınırlı, eşi ya da ailesiyle sıcak ilişki kuramayan kişilik özelliklerine sahip olduğu belirtilir.
Pedofilik eğilimin ortaya çıkmasında gelişimsel, ailesel ve çevresel birçok faktör etkili olmaktadır. Uzun süreli psikoterapi ve ilaç tedavisi sonrasında cinsel arzu ve istekte azalma saptanmakla birlikte, çocuğa cinsel yönelimlerinde bir farklılık tespit edilmediği için günümüzde tedavide hedef çocuklara cinsel yönelimi değiştirmek olmayıp, yeniden eylemde bulunma oranlarını azaltmaya yöneliktir. Kimyasal kastrasyon (ilaçla hadım), yani testosteron hormonunun etkinliğini düşürerek cinsel eylem sıklığını azaltmak konusu son yıllarda önem kazanmıştır. Tedavide sıkı adli ve klinik izlem ve raporlama, kişinin bilgilendirilmiş onayı alınarak uygulanan kimyasal ve cerrahi kastrasyon, psikoterapi ve psikofarmakolojik ilaçların birlikte kullanımı önerilmektedir.
Cinsel saldırının hastalık değil, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen bir suç olduğu unutulmamalıdır. Cinsel saldırı suçlarının, toplumun erkek egemen kavrayış ve uygulamalarından soyutlanarak sadece cinselliğe indirgenip tıbbileştirilmesi, suçlunun masumlaştırılması riskini taşımaktadır.
Saldırganların “normal” insanlardan farklı, ruh hastası, pedofil, alkolik, serseri oldukları düşüncesi halk arasında ve profesyonel çevrelerde halen oldukça yaygındır. Ancak bu görüş toplumsal tarama ve klinik çalışmalarla doğrulanmamıştır. Her çocuk istismarcısı, düşünüldüğü gibi pedofil değildir. Belki ruhsal sorunlar istismar potansiyelini artırabilir, fakat genellikle istismar dışındaki davranışları açısından diğer insanlardan farklı değillerdir. Cinsel saldırıda bulunan kişilerin çok büyük bir kısmı doğru ve yanlışı ayırt etme yeteneğine sahiptir. Bu nedenle eylemlerinin uygun olmadığını bilir, bunların başkaları tarafından öğrenilmemesi için önlemler alırlar; bu önlemleri alma becerisine sahip kişilerdir. Bir başka deyişle minareyi çalarken kılıfının hazırlama kapasitesine sahiptirler. Görüntüleri ve davranışları diğer insanlar gibidir; işleri, arkadaşları vardır ve topluma saygılıdırlar. Zengin ya da fakir, eğitimli ya da eğitimsiz, başarılı ya da başarısız, her çeşit meslek, ırk ve etnik gruptan olabilirler. Ensest saldırganı babaların, toplumun gözünde ataerkil sosyal rollerini oynamaya özen gösterdiği bildirilmiştir.
Dikkat çekici olan çok önemli bir konu da toplumlarda genellikle ensest yaşayan çocuk/genç ya da annenin suçlanmasıdır. Suçlamalara göre çocuk/genç ensesti davet eder, kışkırtır, hemen söylemediği için yalan söylüyordur ya da kendi istiyordur. Aynı zamanda anneler; olayı anlayamadığı, durduramadığı, eşinin cinsel isteklerine yeterince cevap vermediği, çalıştığı için çocukları evi ihmal ettiği gibi gerekçelerle suçlanmaktadır. Adeta sorumluluk enseste başvuran kişide değil, diğerlerindedir. Bu ataerkil, kolaycı, günah keçisi yaratan yaklaşımların hukuk, tıp, psikiyatri ve psikoloji bilimlerinin içine bile sızdığı gözden kaçırılmamalıdır.
Sayfa içeriği bilgilendirme amaçlıdır. İlk adım olarak aile hekiminize danışabilirsiniz.